Halife Hz. Ömer bir gün kırbasını (su tulumu, su kabı) sırtına yüklenmiş, Medine’nin en kalabalık sokaklarında dolaşıyordu. Babasının sırtında kırba ile dolaştığı oğlu Abdullah’ın da gözüne ilişti ve kendisine yetişip sordu:
- Baba sen ne yapıyorsun, koskoca halife sırtında kırba taşır mı, taşıtacak kimse mi bulamadın?
- Oğlum, bunu taşıtacak adam bulamadığım için veya başka bir mecburiyet dolayısıyla taşıyor değilim. Nefsime gurur gelir gibi oldu, kendimi beğenir gibi oldum, sırf onu küçültmek için bu yola başvurdum.
5 Ekim 2012 Cuma
Hz.Ömer (r.a)
3 Ekim 2012 Çarşamba
2 Ekim 2012 Salı
İnsanlık Vakti
Bir seher vakti çaldım can kapısını. Sordu kimsin ?
Dedim ben, dedi benliğini yak da gel
Bir yangın vakti çaldım canan kapısını. Sordu kimsin ?
Dedim benden, dedim kölen. Dedi bana aşkla gel.
Bir hasret vakti çaldım aşkın kapısını. Sordu ki
msin ?
Dedim biz. Dedi aşk tevhide gel, birliğe gel.
Bir kesvet vakti çaldım tevhid kapısını. Sordu kimsin ?
Dedim sen, Dedi gir gönüle seyrana gel.
Bir fena vakti çaldım beka kapısını. Sordu naci misin ?
Dedim hadi olan sensin hadi olan sensin.
Bir hayranlık vakti çaldım hikmet kapısını. Sordu kimsin ?
Dedim bir katre, bir katre. Dedi katre-i Umma'na gel.
Bir insanlık vakti caldım ecel kapısını. Sordu kimsin ?
Dedim fani. Dedi ölmezden öl de gel.
İkra.!
Oku dedi büyük kitap, hayatı oku
Oku Allah’ın adıyla oku
Satır satır eksildik içinizden
Kulaklarınız büyüdükçe, kısaldı gölgemiz
Aynanız kırılınca
Oyluk kemiğimizi hayat sandınız
Keşke gitmeseydiniz
Yıldızların ağladığını öğrenmeseydi çocuklar..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)